Adana Tarihi/History of Adana
Adana’nın Orta Paleolitik (M.Ö 250.000 – 50.000) döneme uzanan bir geçmiş barındırdığı düşünülmektedir. Öte yandan Tatarlı ve ovadaki birçok höyükte Neolitik çağa, yani günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanan izler olduğu bilinmektedir. Ancak bu döneme dair araştırmalar henüz başlangıç safhasındadır.
MÖ. 2. binyıldan günümüze dek çeşitli isimlerle anılagelen Çukurova’nın şimdiye dek belirlenebilen en eski ismi Kizzuvatna’dır. Bölge batıda Alanya’dan başlayıp doğuda İskenderun Körfezi’ne kadar uzanmaktadır. Bölgeye sonraki yıllarda Kilikya denilmiş, tarihçi Heredot ve coğrafyacı Strabon, Kilikya’yı Taşlık Kilikya ve Ovalık Kilikya diye ikiye ayırmıştır. Ovalık Kilikya merkezi Adana olmak üzere Tarsus’u, Mersin’in bir bölümünü ve İskenderun’u içine alan, bugünkü Çukurova’ya tekabül eder. Taşlık Kilikya ise Mersin’den Anamur’a kadar uzanan dağlık kıyı şeridini kapsamaktadır. Boğazköy’de yapılan kazılarda M.Ö. 1550 yılına tarihlenen bir metindeAdana, Uru Adani olarak tanımlanır. Bu metinler Adana isminin dört bin yıldır değişmeden günümüze kadar geldiğini göstermektedir. Kizzuvatnalılar Çukurova’da önemli kentler kurarlar. Başkentleri Şar’dır. Anadolu’da Hitit rüzgarları eserken Hititler için bir ruhani merkez olarak görülen Kizzuvatna bağımsız bir devlet olarak kalmış, Hitit kralları Kizzuvatna krallarıyla M.Ö. 1400’lere kadar eşitlik esasına dayanan devlet antlaşmaları imzalamıştır.
İskender ve Helenistik Dönem
M.Ö. 8. yy.da Asurlular, Que olarak tanımladıkları Çukurova üzerinde hakimiyet kurarak bölgeye Asur ve Babil’den gelen göçmenleri yerleştirmiştir. Asur Devleti M.Ö. 612’de ortadan kalkınca bölgenin yerel halkları Que ve Hilakku kısa bir süre bağımsız bir birlik kurmuş, çok göçmeden bölge Perslerin egemenliği altına girmiştir. Pers İmparatoru III. Darius M.Ö. 333 yılında İskenderun Körfezi yakınlarındaki İsos Kenti’nde Makedonyalı Büyük İskender’le savaşa tutuşmuş ve savaşın galibi İskender, Çukurova’da Helenistik dönemi başlatmıştır. Büyük İskender’in ömrü kısa sürmüş, ölümünden sonra komutanları arasındaki mücadeleler başkenti Antakya olan Seleukos Devleti’nin bölge hakimiyetini ele almasıyla neticelenmiştir. İskenderun ve Yumurtalık gibi şehirler bu devirde kurulmuştur.kenti Antakya olan Seleukos Devleti’nin bölge hakimiyetini ele almasıyla neticelenmiştir. İskenderun ve Yumurtalık gibi şehirler bu devirde kurulmuştur.
Korsanlar, Tarkandimatos ve Roma Hakimiyeti
M.Ö. 2. yy.da Çukurova’ya korsanlar hakim olmuş, Romalılara karşı büyük bir direniş göstermişlerdir. Romalılar korsanlara karşı bölgede ancak M.Ö 67’de hakimiyet sağlayabilmiş, Roma’nın Kilikya eyaleti de M.Ö 64’te kurulmuştur. Eyaletin yönetimi bir süre yerel krallardan Tarkandimatos, Kommane Kralı Antiokhos gibi krallara bırakılmışsa da en sonunda MS. 72’de doğrudan imparatora bağlı bir eyalet haline getirilmiştir.
Bölgedeki Roma egemenliğiyle Adana, Anavarza, Şar kentleri gelişme göstermiş, bölgeye suyolları, açık hava tiyatroları, hipodrom ve köprüler yapılmıştır. M.Ö. 117 – 138 Hadrianus döneminde Taş Köprü yapılmış, M.Ö. 395 yılında Roma imparatorluğu, Doğu ve Batı Roma diye ikiye ayrılmıştır. Anavarza, 2 ve 3. yy.da imparatorluğun doğu seferleri için büyük bir garnizon kenti haline gelir ve şehir için metropolis ifadesi kullanılır.
Arap Akınları ve Çukurova’nın Türkleşmesi
Adana’ya ilk Arap akınları Halife Ömer zamanında başlamış olsa da kent, Halife Abdülmelik zamanında, kısa bir süreliğine Emevilerin yönetimi altına girmiştir. Abbasi imparatoru Harun Reşit zamanında, komutan Süleyman El – Türki vasıtasıyla 8. yy.dan itibaren Adana ve civarına Türk-İslam unsurlar yerleştirilerek, kendilerine toprak verilmiş ve burada yaşaması teşvik edilmiş. Harun Reşit döneminde, Adana gelişme gösterirken, Çukurova’da yeni kentler kurulmaya başlamıştır. Bizans’la Araplar arasında bir sınır bölgesi olan Çukurova’da, 10 yy.da Bizans hakimiyeti tekrar kurulmuş, iki devlet arasında devam eden mücadele bölge nüfusunun ciddi oranda azalmasına neden olmuştur.
Anadolu’nun Türkleşmesi süreci Selçukluların sahneye girmesiyle hız kazanmış 1083’te Süleyman Şah Adana ve çevresini fethetmiştir. Bizans’ı çok zor durumda bırakan bu gelişmelerle Haçlı Ordusu kurulmuş ve 1097’de başlayan 1. Haçlı Seferi ile 1204’te gerçekleşen 4. Haçlı Seferi arasında Anadolu bir hayli kana bulanmıştır. Haçlı orduları Kilikya ve civarında yaşayan Ermenileri kendilerine müttefik olarak almış ve böylelikle bölgede Ermeni Prensliği kurulmuştur. 12. yy. boyunca bölgede hakimiyet sağlamaya çalışan Ermeniler birçok savunma yapısı inşa etmiş, Bizans, Ermeni ve Türkler arasındaki mücadele yüzyıl boyunca durmaksızın devam etmiş, bu mücadele 14. yüzyıla da sarkmıştır. 14. yüzyılın ortalarından itibaren Memluklar, birbirlerine düşmüş Ermeni prenslerinin yönetimine son vermiş, Oğuzların Yüreğir boyundan Ramazan Bey, Çukurova’ya hakim olarak, bölgede Ramazanoğulları Beyliği’ni kurmuştur.
Osmanlı Dönemi
Beylik topraklarında 15. yy. boyunca her ikisinin de hükümdarları Türk olan Osmanlı ve Memlükler arasında devam eden mücadele, 1485-1490 arasında iyice kızışmıştır. Bu mücadele esnasında denge politikası izleyen Ramazanoğulları, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinde tarafını belli etmiş, Ramazanoğlu Mahmut Bey bu savaşta Yavuz Selim’in kurmayları arasına girmiştir. Bunun sonucunda Ramazanoğulları, Osmanlı egemenliğini kabul etmiş; Adana’nın, sancakbeyi adı altında Ramazanoğulları sülalesinden gelen valililer tarafından yönetildiği bir dönem başlamıştır. Bu dönemde Adana hızlı bir gelişme göstermiştir. Memluk, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin birleşmesinden özgün eserler ortaya çıkmış, tarım ve hayvancılık gelişmiştir. Adana bölgenin en önemli kenti haline gelmiştir. 1833-1840 yılları arasında Osmanlı’ya karşı ayaklanan Kavalalı Mehmet Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa komutasındaki orduyla Adana’yı ele geçirmiştir. Osmanlı ile yapılan anlaşma sonrası İbrahim Paşa kenti tekrar Osmanlı’ya bırakır. 1864’te bölgeye gelen Fırka-i Islahiye ordusu başına buyruk göçer aşiretleri ovada iskan eder, boyun eğmeyenleri bölgeden sürer. Ovada bataklıklar kurutularak ziraat faaliyetleri başlar. Adana pamuğunun dünya pazarlarına ulaşmasıyla birlikte kent bir çekim merkezi haline gelir.
Kurtuluş Savaşı’nda Adana
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalist güçler tarafından tüm Anadolu’yla birlikte işgal edilen Adana, işgalden kurtulmak için başlatılan Kurtuluş Savaşı’nda önemli roller almıştır. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Mustafa Kemal Atatürk, Adana’ya gelir, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmaya Adana’da karar verir. Anadolu’yu işgal edenlere ilk direniş kurşunu, Adana’nın Dörtyol ilçesinde atılır.