7.9 C
İstanbul
Perşembe, Aralık 12, 2024
Booking.com
Ana SayfaGezi NotlarıBir Günde Milano

Bir Günde Milano

- REKLAM -

Bir yılda iki Milano gezisi yaptım. İkisinin de rotası farklıydı. İlki Milano ile başladı. İkincisi Milano ile bitti.

İlk gidişim ağustos ayında oldu. O tarih aralığında en uygun uçak bileti onda olduğu için Pegasus Havayolları ile Bergamo havaalanına iniş yaptım. II. Caravaggio Uluslararası Havalimanı çok büyük bir yer değil. Kabin bagajı ile yolculuk yaptığımdan bagaj beklemek zorunda kalmadan alandan çıktım. Çıkışın hemen karşısında, bakınca görebileceğiniz, yüz metre yürüyerek de ulaşabileceğiniz Orio shuttlela Milano Merkez Tren Garı’na geldim.

Orio shuttle her yarım saatte bir Milano’ya giden seferler yapıyor. Seyahat yaklaşık 1 saat sürüyor, yolda herhangi bir yerde durmuyor ve 10 Euro ücreti var.

Orios huttle kullanmayacaksanız, birazcık macera yaşayayım, metrosunu ya da toplu taşıma sistemini kullanayım derseniz, havaalanına indikten sonra Google Maps’e girip toplu taşıma seçeneğini açtığınızda Milano’ya ulaşmak için en yakın saat itibariyle kullanabileceğiniz alternatifleri size sunuyor. Başka bir ifadeyle kaybolmanız mümkün değil, panik yapmaya ya da aceleci davranmaya gerek yok.

Metro biletleri hakkında…

Eğer metroya binecekseniz, biletinizi metrodan çıkış yapana kadar koruyun çünkü bileti okutmadan çıkış yapamıyorsunuz; tıpkı diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi. Metro biletleri için mobil uygulama veya metro istasyonundaki elektronik gişeleri kullanabilirsiniz.

Tren seçeneğini de kullanabilirsiniz. Bunu için önce Bergamo merkezine ulaşmanız, sonra da tren istasyonundan veya online olarak aldığınız biletle Milano Merkez Tren Garı’na ulaşabilirsiniz.

Hangi suyu almalısınız?

Benim kaldığım otel, Hotel Garda, tren garına çok yakın olduğu için otobüsten inince 400 metre kadar yürüyerek otele ulaştım. Otel küçük, orta halli ama temiz bir otel. Tüm toplu taşıma alternatiflerine de çok yakın. Yine de bir şehri, her zaman olduğu gibi, yürüyerek keşfetmek en güzeli.

Yürümek istemeyenler toplu taşıma tercihi yapabilirler ya da bisiklet, scooter kiralayabilirler.

Henüz sabah olduğu için eşyalarımı bırakıp üzerimi değiştirdikten sonra hem keşfe başlamak hem de yemek yemek için dışarıya çıktım. Milano’da iki gün iki gece geçirdim. Bir gün az sonra anlatacağım gibi, ikinci gün de bir başka yazının konusu olacak Como Gölü ziyareti ile geçti. Kısaydı, çünkü Kasım ayında tekrar gelecektim. Milano’dan sonra iki gecelik diğer gezi noktası Bologna. Bu da başka bir yazı konusu…

Otelden çıkıca sağa dönüp yürüdüm. Hedef: Duomo di Milano.

Biraz yürüdükten sonra ilk sağa giren sokağa sapmadan köşedeki markete girdim ve su aldım. Su alırken ne içeceğinize dikkat edin. Üzerinde “Aqua Naturale” ibaresi varsa bu içme suyudur. Diğerleri soda, yanılmayın. Bir detay daha Avrupa’nın pek çok ülkesinde olduğu gibi, İtalya’da da musluk suyu içilebilir. Bunun için kaldığınız yeri borularının temiz olması yeterlidir.

Buranın hemen karşısında ufak bir kilise var. Santuario di San Camillo de Lellis. Hastaların, engellilerin, hastanelerin ve sağlık çalışanlarının koruyucusu olduğu söylenen bir azize adanmış tapınak. İçeri girmedim ama dışarıdan görüntüsü güzel, gotik bir yapı.

Sağa giden sokağı büyük bir caddeye varana kadar ki bu 300 metre civarı yürüdükten sonra büyük, oldukça geniş bir caddeye ulaştım. Sağ tarafa bakınca sonda Merkez Tren Garı’nı görebiliyordum.  Sol tarafa gitmem gerektiği için sola döndüm. Biraz ilerleyince köşede DM Market vardı, dönerken uğranacak, notunu aldım.

Cadde oldukça geniş. Paris’in meşhur Şanzelize’si kadar var. Vittor Pisani caddesi çok alışveriş caddesi değil. Caddeden toplu taşıma araçları da geçiyor. Yol boyunca birkaç mağaza, sanat galerisi, pastane, kafelere rastlamak mümkün ancak daha çok ofislerin, iş insanlarının olduğu bir cadde.

Küçük parklar evsizlerin ve tuvalet olarak kullandıklarını kokusundan anlıyorsunuz

Caddenin sonunda bir metro yolu var. Oradan karşıya geçtiğiniz anda tarihi binaların olduğu bölgeye de giriş yapmış oluyorsunuz. Metro yoluna gelmeden hemen biraz önce küçük bir park çıktı karşıma, “hadi yeşilden gideyim” dedim, hata etmişim. Kokusuna dayanmak mümkün değil. Etrafını dolanarak geçtim karşıya. Yolun hemen sol tarafında sanki orman hissi uyandıran, demir kafes ve duvarların arkasında apayrı bir dünya gibi duran bir park var. Dokusu, kokusu, havası nefis.

Indro Montanelli Bahçesi

Dışarıdan bakınca biraz ıssız ve vahşi görünüyor. Biraz da buğulu. Bu ürküten ama merak uyandıran doku, kendine çekiyor. İçerisi kocaman. Barlar, kafeler, çocuk eğlence köyü, planetaryum, mink bir gölet ve bir sürü sürprizle dolu. Dışarıdan hiç belli olmuyor. Sıradan bir parkmış gibi gelmesin. Görülesi bir yer.

İlerliyorum ve küçük bir meydandan tam karşıya geçiyorum; yaya geçitlerini kullanarak ve ışıklara dikkat ederek. Trafik, her ne kadar yaya dostu olsa da bu durumu sömürmemek gerek.

Daha dar bir caddeden ilerliyorum bu defa.

Alessandro Manzoni Caddesi

O meşhur Armani Otel, caddenin sağında. Bu bölgede marka mağazalar da başlamış oluyor. Moschino, Zimmermann, Tiffany&Co., Rolex, Hermes, Cartier gibi mağazaların yanı sıra ufak mağazalar, büfelere de rastlamak mümkün.

Bu bölgede alışveriş dışında gezebileceğiniz müzeler, tarihi yapılar ve meşhur La Scala opera binası da bulunuyor:

Museo Bagatti Valsecchi (Dekoratif Sanatlar Müzesi)

Burası 16. yüzyıldan kalma bir yapı. İçerisinde Rönesans dönemine ait ve ancak dönem filmlerinde rastlayacağınız güzellikte, ağırlıklı olarak el oyması ahşaptan dekoratif eşyalar sergileniyor. Etkileyici, merak uyandırıcı bir konak. Giriş 12 Euro.

Museo Poldi Pezzoli

Burası da İtalyan antik eşyaları ve ağırlıklı olarak Avrupa ressamlarının resimlerinin sergilendiği bir müze. İçerisi oldukça zarif bir dekora sahip. Ücretsiz gününe denk gelmezseniz görmek için 14 Euro giriş bedeli ödemek gerekiyor.

La Scala

Dünyanın en ünlü opera ve tiyatro binalarından biri La Scala. Bir tiyatro ve opera müzesi olması yanında bizim için önemli olan bir tarafı da opera sanatçımız Leyla Gencer’in (La Diva Turca) La Scala kadrosunda yer almış olması. Daha sonra La Sacala’da açılan eğitimlerde eğitmenlik yaparak opera sanatçısı yetiştirmiştir.

Giriş ücretli: Kendi istediğiniz gün ve saatte girmek isterseniz 15 Euro, normal zamanda giriş için 12 Euro. Gişeden ya da online bilet satın alabilirsiniz. Resmi tatillerde kapalı. Bir de giriş için bazı kurallar var; terlikle girilemiyor olması bunlardan biri.

Hemen yan tarafında yine tarihi bir meydan bulunuyor.

Galleria Vittorio Emanuele II

La Scala meydanından geçerek arka girişten Galleria Vittorio Emanuele II’ye giriş yapabilirsiniz. Dünyanın ilk alışveriş merkezi ünvanına sahip.

Hem binanın kendisi hem de içeride zeminde bulunan bilim, tarım, sanat mozaikleri sembolik ve tarihi bir değere sahip. Cam tavan, yapıldığı dönem için ilginç bir yenilik olarak kabul ediliyor.

Çok katlı alışveriş merkezi anlayışından uzak. Birçok ünlü dünya markasının mağazası yer alıyor ve ön kapısı tam da Duomo Katedralinin yanına denk geliyor. Çıktığınızda o muhteşem meydan sanki sizi karşılıyor hissine kapılıyorsunuz.

Venchi Gaelato (Venchi Dondurma)

“Bizim Maraş dondurmamız var” diyenleriniz olacak, haklı olabilirsiniz ama tat konusunda bu tip tutuculuklar yapmaya gerek yok. Yeni tatlara açık olmazsanız mis gibi domateslerle bezenmiş pizzaların, ağzınızda eriyen muhteşem çikolataların, tatlıların, risottaların, makarnaların ve elbette dondurmaların tadını kaçırırsınız.

Venchi anlatılmaz, yenir. Bu adı aklınızda tutun. İtalya’nın hemen her şehrinde şubesi var. Arayın, bulun ve yiyin.

Duomo Katedrali

Milano’nun sembolü. Karşıdan bakınca kocaman ve ihtişamlı. Yanına yaklaştıkça daha da büyüyor. Bu beyaz, devasa yapı, “kesin uzaydan görünüyordur” dedirtiyor. Sanki Milano’nun bütün turist nüfusu orada toplanmış gibi kalabalık; her zaman, gece ve gündüz. Kalabalık olasının nedenlerinden biri de etrafında birçok mağazanın, restoranın olması.

Katedral, yüksek, zarif kuleleri, süslü vitray pencereleri, dikkat çekici heykelleri ve özgün mimarisi ile ünlüdür. Özellikle dış cephesindeki yoğun süslemeler ve detaylar büyük ilgi çeker. Katedralin çatısına çıkarak, Milano şehrinin panoramik manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. Tabi ki giriş ücretli. Kalmayı seçtiğiniz saate ve çatıya çıkış dahil olup olmamasına göre değişiklik gösterse de en ucuz bilet 20 Euro.

OD Store

Katedral meydanının ön tarafında da arka tarafında da bulunuyor. Şekerden yapılmış masala dalıp aralarında kaybolmak istiyorsanız uğrayın. Nefis çikolatalar, enfes yeşil fıstık ezmeleri, rengarenk çeşit çeşit şekerler… hepsi burada ve zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığınız bir yer olacak. Fiyatlar oldukça makul.

Palazzo Reale

Eski Kraliyet Sarayı. Kralların, kraliçelerin eşyaları hala korunuyor. Yüksek tavanları, büyük salonları ile o günü yaşayabiliyorsunuz. Şimdilerde sergi ve kültür merkezi olarak korunuyor. Giriş biletleri 13 Euro’dan başlıyor.

Ufak bir şemsiye ya da yağmurluk mutlaka yanınızda olsun

Başta da söyledim ağustos ayında gittim Milano’ya. Katedral meydanından aşağıya doğru yürüdüm. Hava oldukça sıcaktı; fazla yürüyünce bunaltacak derecede. Bir ara öyle bir yağmur yağdı ki ortada kimse kalmadı. İnsanların bir kısmı mağazalara, bir kısmı saçak altlarına sığındı. Hızlı ve iri damlalar bir yana, hava birdenbire de soğudu; üşüdüm. Anlayacağınız, bir yaz yağmuru diyebileceğim türden değildi. Hava öyle açık olunca yanıma ne küçük bir şemsiye ne de yağmurluk almak aklıma bile gelmedi ama almak lazımmış. Çantanızda katlanabilir bir yağmurluk mutlaka olmalı.

Nerede yemek yedim?

Makarna için Pasta Fresca da Giovanni

Makarna cenneti bir restoran. Vejetaryen ve vegan eçenekler de bulunuyor. Fiyatlar makul. Tereyağlı sosları, domateslerin o unuttuğumuz kokusunu yeniden duyuyor olmanın mutluluğu, makarnanın lezzeti paha biçilmez. İddiasız, trafikten uzak ama metroya çok yakın bir restoran.

Pizza için Spontini

İlk bakışta fazla seçenek yok ve alışık olmadığımız kalınlıkta pizzalar. Ama açım ve mecburen yiyeceğim. O ne güzel bir, o nasıl lezzetli bir mecburiyetmiş öyle… Tadı harika, o kalınlık da pofuduk bir kalınlıkmış. Lezzetine mutlaka şahit olun. Hatta İtalya’ya sonraki gelişlerimde de gittiğim şehirlerde şubesi varsa mutlaka uğradım.

Tiramisu ve kahve için Granaio Ristorante§Cafe

Artık yorgunluktan bezmiş bir halde kendimi bulduğum ilk kafeye attım. Dışarıda da oturulacak bir alanı var. Sakin ve ufak bir meydana bakıyor. Yemek için seçeneğiniz çok, tatlı bakımından da zengin bir menüsü var. Meyve salatasından sütlü tatlı ve pastalara, çikolatalara kadar her ürün var. Hem lezzetli hem de fiyat olarak uygun.

Diğer Yazılar

Son Eklenen Haberler